18 Ekim 2009 Pazar

17 Ekim 2009 Cumartesi

Ne olacak bu uyku problemi???

Çoğu bebekli annenin korkulu rüyası bu uyku işi, kime sorsam dertli. Çok az kişiden duydum mışıl mışıl uyuyan bir minnoş hikayesi. Bizim prensesler de çoğunluğa uyup, gece uyutmayanlardan...

Prenseslerin annenin tam uykuya dalış anında başlayan "yetiş annem" programı:

emzik düştü.... kooooşşşş,
susadı.... kooooşşşş,
acıktı.... kooooşşşş,
- ve yağmur ayaklanmaya başladığından beri -
ayağa kalkıp korkuluğa yapıştı.... kooooşşşş!

Bir bakıyorum gece 3, bizim minik haydut kalkmış, uyku sersemi ayakta durmaya çalışıyor. İyi ki ayaklanmaya başladı, uykusunda bile durmuyor kerata... yatırmaya kalkınca da bir sinir, bir sinir! Ayaklar gülle gibi vuruluyor yatağa güm güm güm... Başından beri direndiğim bir şeyi yaptım ben de sonunda, yanımıza yatırdım küçük hanımı. Sonuç; 6-7 arasında hoca efendiyle birlikte namaza uyanan minik kuş saat 8'de ancak uyanabildi! Demek buymuş istediği! İkimiz de rahat ettik... mi??? Bu böyle ne kadar sürebilir? Yoksa gecede 30 kere kalkmaya devam mı etmeliyim... Ne dersiniz prensesler, bu bana yapılır mı?

Onlara bakınca...

ne sinir kalıyor, ne stres; çoğu zaman gülmekten kırılıyorum hatta :)
yaşama bağlılığım artıyor, mutlu oluyorum,
bu kadar küçük olmalarına rağmen yapabildiklerine hayret ediyorum,
hem bu kadar akıllı, hem de bu kadar cilve-nazlı oluşlarına inanamıyorum,
kalbimi dolduran sevginin büyüklüğüne şaşıyorum,
aşk herhalde böyle bir şey diyorum,
iyi ki doğurmuşum, iyi ki ikiz olmuş diyorum :)
...

8 Ekim 2009 Perşembe

Çalışma hayatına dönüş

Bir öğretim görevlisi olarak, bir yıllık bir aranın ardından yarı zamanlı olarak işe başladım. Kızların ayaklanmaya başlaması nedeniyle belli günler çalışma zorunluydu benim için. Ama ne yalan söyleyeyim, haftada iki günlük bir program şimdilik gayet iyi sanki. Çünkü hem kızlara vakit ayırabiliyorum; hem de işime :) Nazar etmeyin ne olur... :)

5 Ekim 2009 Pazartesi

Evin neşesi...


Bizim minnoşlar büyüdükçe ev daha da yaşanası, daha da keyifli bir yer oldu bize... Hele bu aralar her gün onların yeni numaraları konuşuluyor. Yeni ama ikisinin de birbirinden farklı numaraları... İkisi de dansı çok seviyor, ama dansları kendilerine özgü mesela. Yağmur ellerini birleştirip sallanıyor; Deniz ise elleri bacaklarında iki yana devrile devrile oynuyor. Yağmur kendi kendine parmak sallayıp "hayır" yaparken, Deniz nasıl nefes aldığını burnunu çeke çeke gösteriyor. Yağmur'un köpek taklidi yaparken dolu dolu "havvv" deyişine karşılık, Deniz'den kısa ve ince bir "hab!" geliyor :)Gülüşlerimiz onların gülüşlerine ve cıvıltılarına karışıyor, tüm yorgunluğumuz akıp gidiyor. Söylemekten bıkmayacağım:
"İyi ki doğurmuşum sizi benim güzel meleklerim..."

İki Prenses büyüyor...

Herşeyi günü gününe not tutmadığım için ve de hafızam doğum sonrası bir balığınkinden bile daha kısa süreli olmaya başladığı için, önemli olaylarla ilgili yersel, tarihsel vs. detayları unutabiliyorum. O yüzden henüz aklımdayken şunları not düşeyim dedim:
Yağmur'un ilk dişi... 12 Eylül!
Deniz'in ilk dişi... 5 Ekim
Yağmur Eylül ortasından sonra emeklemeye başladı ve bu aralar artık kendi kendine ayakta durabiliyor.
Deniz de emekliyor ama tutunmadan duramıyor henüz.
ve malesef 13 aydan sonra ilk defa, nazar değmesin diye hiç söylemedim ama, Deniz nezle oldu. Şimdiye kadar ateş ve üşütme yaşamamıştık hiç...
Önümüz kış, bizimkiler büyüyor, aman hastalık olmasın!

2 Ekim 2009 Cuma

Bunama...

Bu arada güme giden mayolu fotoğrafları farkettim. Birkaç hatıra fotoğrafı da ekleyelim...

Gecikmiş Haberler...


Kizlarin 1. yaşgününün üzerinden epeyce geçti. Ne fotoğraf koyabildik buraya, ne de neler olduğundan bahsedebildik. Kısaca anlatalım :)
26 Ağustos heyecanına epey önceden kapılmıştık zaten. Nasıl yapalım, neler yapalım, kimler gelecek, neler olacak derkeeennn, çoook keyifli bir gece geçirdik. Yemekli, canlı müzikli - solist olarak babamızdan da bir iki şarkı geldi :) - bol misafirli - 50 civarında - yani yedik, içtik, eğlendik! Kızlar kucaktan kucağa gezmekten sarhoş oldular. 1 şeklindeki, üzerinde fotoğrafları olan pastalarından tattıktan sonra uykuya çekilince, meydan bize kaldı: vur patlasın, çal oynasın... Yine de seneye tekrar bu tempoda bir kutlama yapacağımızı pek sanmıyorum :)

Benim güzel meleklerim, iyi ki sizi doğurmuşum. Sağlıklı, güzel, uzun ömürler sizin olsun, Allahıma şükürler olsun...

18 Ağustos 2009 Salı

Kıskancıııımmmm...

Şu dijital fotoğraf makineleri ve fotoğraf çekebilen cep telefonları klasik makinelerin baskı tadını unutturdu bize. Bir yandan çok büyük kolaylık, çok fazla poz yakalama imkanı veriyor ama, farklı yerlerdeki fotoğrafları toparlamak, cd veya bilisayara aktarmak mesele. Bir sürü fotoğrafları var ikizlerin, dedelerinin, babasının makinelerinde ve benim telefonumdakileri bir araya getirsek yüzlerce poz çıkar; ama bir yıldır beceremedik şu işi... Nerden çıktı bu konu derseniz; Nilsu'nun annesinin çektiği mayolu fotoğrafları görünce ben de bizimkilerin bikinili pozlarını yayınlamak istedim ama neredeee... yarın hemen tontişlerin tangalı fotoğraflarını paparazzi kıvamında çekip yayınlıyorum!

15 Ağustos 2009 Cumartesi

mutluluk...


Geçen yıl bu zamanları hatırlıyorum da :) karnım artık patlamak üzere,sıcaklara tahammülüm yok, gece uyumak zorlaşmış (hoş, bu sonuncusu hala geçerli)... ne de çabuk geçti zaman. Doğdular da, yaşlarına geldiler.. Minik aşklarımla ilk defa tattığım tarifsiz güzellikteki duyguları yaşamaktan nasıl da mutluyum! Herkes, herşey, dünya bi yana; onlar bir yana. Allah dileyen herkese bunu yaşatsın diyorum; bizi de ayırmasın inşallah...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Vay vay vay! 2,5 aydır uzak kalmışız bu sayfalardan!! Yaz gelsin derken, yaz bitiyor neredeyse... Malum İzmirliler yaz gelince Çeşme'ye kaçar; biz de öyle yaptık, ama internetten koptuk bu arada. Sevgili kocamın evlilik yıldönümü hediyesi olan meşhuuuurr 3G modem bu ayrılığa son noktayı koydu ama :) çok mutluyuz... Şu anda kendisi, dedemiz ve babaannemiz eve ekmek getirebilmek için İsveç-Norveç-Danimarka-Finlandiye çıkarmasındalar. Allah rastgetirsin diyoruz kızlarla...
Kısaca bu arada neler oldu:
* Çeşme'nin havası ve denizi kızlara yaradı; su kuşları serpildi, büyüdü... Doğumgünümüze 13 gün kaldı. Parti varrrr!
* Saçlar uzadı, tokalar takıldı, daha bir kız havasına büründük.
* Sitenin çapkını Efe peşimizde!
* Yeni numaralarımız var, anlatılmaz, yaşanır! Şarkılar, danslar, ceeler, neler neler...
* Ama hala bir tek dişimiz yok.
* Dahası... aklıma geldikçe devam artık :)


1 Haziran 2009 Pazartesi

Denizimiz ameliyat oldu...


Yine nerelere kayboldunuz diyecek olursanız,ki sanmam (alıştınız artık!) son bahanemize diyecek yok! Deniz iflah olmayan rahatsızlığına son noktayı (inşallah) geçtiğimiz hafta içinde (28 Mayıs) koydu. Benim kahraman kızım buna da göğüs gerdi ve çok şükür cumartesi akşamı da evimize çıktık. Artık unutmak istediğimiz bu rahatsızlıkla ilgili umarım son yazımdır, meleğime sağlıklı bir ömür diliyorum; bu da bizim nazar boncuğumuz olsun. Arayıp soran, yardımcı olan, moral ve destek veren tüm dostlarımıza, ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Feza Akgür'e, Prof. Dr. Mustafa Olguner'e ve DEÜ Çocuk Cerrahisi Servisinin birbirinden değerli doktor, hemşire ve personeline de çok teşekkürler... Burcu hanımcım, "size" de elbette :) Sevgili babaannemize ve dedemize teşekkür etmeden olmaz, onlarsız yapamazdık.

Bu arada babamız yine yurtdışında, ona da fotoğraf göndermeden olmaz...yarını bekleyin :)

Yeni izleyicimiz kaygılı anneye de geçmiş olsun dilekleri için teşekkür ediyorum.

herkese selamlar, sevgiler...

12 Mayıs 2009 Salı

Bu arada başka neler oldu?

Kızlar;
* Büyüdüler, 9. ayımız doluyor,
* Yağmur "de de de" demeye başladı, Deniz hala sessiz,
* Ayağa kalktık, sağlam basıyoruz, ama yürüyemiyoruz,
* Dişlerimiz hala gelmedi, ama bir salya bir salya, bütün oyuncaklar ağıza
Ben;
* Spor yalan oldu, yaz geldi, göbek yerinde, hala tüm haşmetiyle :(
* Uyumak istiyorum, yorgunum,
* Herşeye rağmen bir gülüşleri dünyaya bedel,
* İlk resmi anneler günümdü, babaanne ve dedelerinin organizasyonu eşliğinde kızlarım bana çiçek verdiler, çok mutluyum :) o manzarayı hiç unutmayacağım :)

Bu yıl anneliği tatmış olan tüm dostlarımın geç de olsa bu özel günlerini kutluyorum, sevgiler...

Bizi merak etmediniz mi?


Herkese selamlar... Epeydir yoktuk ortalarda; belki de bir iki bakıp bizi göremeyince siz de vazgeçtiniz blogda yeni yazı aramaktan... Nerelerdeydik peki? Denizimizin müzminleşmiş boyun enfeksiyonlarına kesin çözüm bulmak üzere hastanede...9 gün kaldık, damardan antibiyotik tedavisi uygulandı minnoşuma. Ne de zormuş bebeklerde damar yolu açmak, aah ah! Herşey birdenbire oluverdi zaten. Deniz'in boynu yine birden şişti, doktorumuz birden "yatıyorsunuz" dedi. Eyvah, bir telaş! Eee, Yağmur ne olacak? Sağolsun babaannemiz bu zorlu dönemde bize her şekilde yardımcı oldu. Hem hastanede bize destek oldu, hem de Yağmurumuza baktı; ne kadar teşekkür etsek az. Çok şükür herşey bitti artık, evimizdeyiz. Bu arada yine bir yardımcı krizindeyiz. Herşeye yetişmeye çalışıyoruz zor da olsa, ne yapalım... Velhasıl kelam geri döndük, bizi takip edin :)

27 Mart 2009 Cuma

7. ay kutlaması



Takip etmekten değil, yeni yazı bulamamaktan usananlara selamlar :)
Malum, Deniz'in lenfadeniti hem onu, hem de bizi üzdü ve yordu biraz. Üstüne bir de benim "ben" operasyonum ve operasyon öncesi abartılı gerginliğim eklenince yazılar yine askıda kaldı. Bu arada sezaryen- epidural- gerçekleştirmiş bir insan olarak ufacık bir operasyonla ilgili yarattığım heyecana ben de hayret ettim!
Neyse şimdilik herşey yine yoluna girdi çok şükür...
Dün de 26 Mart idi malum, kızların 7. ayı doldu. Hediyeler, pastalar, uzamamış saçlara tokalar işin keyifli yanıydı. Keyfimiz akşam başlayan ağlamalarla kesildi; neyse ki, o da uykunun verdiği bir huysuzlukmuş, çabuk geçti. Artık büyüdüğümüz için gündüz uykularımız da kısaldı tabi. Bakalım dişlerimiz ne zaman çıkacak. Yarın doktorumuz söyler belki :)



12 Mart 2009 Perşembe

6. ayımız bitti




İlk yaşımızı yarıladık, inanılır gibi değil! Doktor kontrolümüzde herşey yolunda çıktı maşallah. bizimkilerin gıdaları çeşitleniyor artık; mesela geçen gün babaannemizin tarhanasından yedik, pek beğendik. bu sabah da yumurtalı, labneli, pekmezli ve bebe ekmekli bir kahvaltı yaptık oooh, şapırt! Kahvaltı sonrası oyunlar da çok eğlenceliydi; değmeyin keyfimize :)

Good evening Stockholm!




Babaannemiz ve dedemiz iş için Nordik ülkelere uzun bir seyahate çıktılar, 15 gün kadar. Kısmetse bu haftasonu dönüyorlar. İkizlerin hasreti her akşam msn den görüntülü aramalarla giderilmeye çalışılıyor. Bizimkilerin klavyeye olan merakları, tuşlara yetişmeye ve basmaya çalışmaları çok keyifli :) ben de onlara ingilizce öğreten mini bir laptop aldım. buyrun bakın hallerine, pek bir çalışkan olacaklar maşallah :) e hangisi kim diye soracak olursanız, ilk fotoraf Yağmur'un, diğerleri de Deniz...

Deniz'in 2. boğaz vakası

Selamlar :) benim uzun aralıklı yazışlarım istemeden bir klasik haline dönüştü artık!
Bu seferki nedenime gelince, Denizciğimin boğazı tekrar şişti. Mrlar, kan tahlilleri vs. derken sonuç: lenfte enfeksiyon. Ama çok şükür antibiyotik tedavisi cevap verdi ve şişlik giderek inmekte. Hep deriz ya, Allah dermansız dert vermesin. Demek ki, bizim evin nazlısı Deniz kızımız. Yağmurcuğum da onu mu hissediyor nedir, biraz huysuzluğu var. Bebek değiller mi, olacak elbet :)

25 Şubat 2009 Çarşamba

Babamız geldi, yardımcımız gidiyor, annemiz revizyonda...

Epeydir yazamadım yine... Çok şükür babamız Cumartesi öğleden sonra sağ salim geldi; evde bayram oldu :) Karşılıklı pek bir özleşmişiz, kızların keyfine diyecek yoktu.
Ben de bu arada epeydir yapmak istediğim değişikliği, babamıza sürpriz olacak şekilde dönüş günü yaptım. Uzun zamandır toplamaktan sıkıldığım saçlarımı kestirdim ve daha önceden kullandığım kızıla boyadım. Fena olmadı sanırım, tepkilerden anladığım. Ama kızlardan gelen bir tepki beni yıktı! Tanımadılar!! E tabi, bir anda bu kadar değişiklik onlara pek bir radikal gelmiş olsa gerek. Allahtan kısa sürdü bu şaşkınlık ve kızlarımla kaynaştık :) Bu fiziksel değişime sporla devam ediyorum, Pazartesi başladım; malum yaz geliyor, forma girmek lazım efendim! Sezaryen doğumdan kalan göbeğimiz tüm haşmetiyle varlığını sürdürürken bana rahat yok.











Pazar günü misafirlerimiz vardı, Güneş kardeşimiz, Sevgi ve Serhat. Çok hoş vakit geçirdik. Güneş çok şık ve usluydu doğrusu, çok beğendik küçük hanımı :)












Ne var ki, günler hep keyifli geçmiyor. Bakıcımız gidiyor. Alışmıştık da 6 aydır... N'apalım, yeni bir bakıcı bulduk, Cuma'ya geliyor, hayırlısını dilemekten başka yapacak birşey yok. Kızlar iyi olsun da...

20 Şubat 2009 Cuma

Öyle bir geçer zaman ki...

Demiş Erkin Baba :)Atalarımız da sayılı gün çabuk geçer demiş. Bir de baktık babasız günlerimiz de geçmiş :)Bakalım yarın kızların babalarına tepkisi ne olacak; babası prenseslerini büyümüş bulacak mı? Büyük kavuşmaya, inşallah, bir gün kaldı. Gel babası geeel gel :)

19 Şubat 2009 Perşembe







Agular, sesli gülüşler derken, Yağmur'dan değişik tonlamalı, inişli çıkışlı sesler gelmeye başladı; yazıya dökmem mümkün değil. Deniz ise sesini pek kullanmıyor, o daha çok elleriyle meşgul; ritm tutuyor, gel gel yapıyor; dün bir de baktım kulağını kaşıyor! Yağmur'un da el oyunlarıyla pek arası yok, koca elli Yağmur'un.. Hani şarkıdaki gibi değil yani: "Hiçkimsenin, yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur..." Yağmur dönmekten çok keyif alıyor, Deniz ise sırtüstü yatmaktan. Velhasıl kelam, birinin yaptığını diğeri yapmıyor; en azından henüz... İkizsel davranışları merak edenlere duyurulur :)
Bu arada azimle devam eden çekimler sonucunda prenseslerimin gülümseyen pozlarını yakaladım, çok mutluyum :)Babamıza 4. gün hediyesi; 2 gün kaldı babası :)