25 Şubat 2009 Çarşamba

Babamız geldi, yardımcımız gidiyor, annemiz revizyonda...

Epeydir yazamadım yine... Çok şükür babamız Cumartesi öğleden sonra sağ salim geldi; evde bayram oldu :) Karşılıklı pek bir özleşmişiz, kızların keyfine diyecek yoktu.
Ben de bu arada epeydir yapmak istediğim değişikliği, babamıza sürpriz olacak şekilde dönüş günü yaptım. Uzun zamandır toplamaktan sıkıldığım saçlarımı kestirdim ve daha önceden kullandığım kızıla boyadım. Fena olmadı sanırım, tepkilerden anladığım. Ama kızlardan gelen bir tepki beni yıktı! Tanımadılar!! E tabi, bir anda bu kadar değişiklik onlara pek bir radikal gelmiş olsa gerek. Allahtan kısa sürdü bu şaşkınlık ve kızlarımla kaynaştık :) Bu fiziksel değişime sporla devam ediyorum, Pazartesi başladım; malum yaz geliyor, forma girmek lazım efendim! Sezaryen doğumdan kalan göbeğimiz tüm haşmetiyle varlığını sürdürürken bana rahat yok.











Pazar günü misafirlerimiz vardı, Güneş kardeşimiz, Sevgi ve Serhat. Çok hoş vakit geçirdik. Güneş çok şık ve usluydu doğrusu, çok beğendik küçük hanımı :)












Ne var ki, günler hep keyifli geçmiyor. Bakıcımız gidiyor. Alışmıştık da 6 aydır... N'apalım, yeni bir bakıcı bulduk, Cuma'ya geliyor, hayırlısını dilemekten başka yapacak birşey yok. Kızlar iyi olsun da...

20 Şubat 2009 Cuma

Öyle bir geçer zaman ki...

Demiş Erkin Baba :)Atalarımız da sayılı gün çabuk geçer demiş. Bir de baktık babasız günlerimiz de geçmiş :)Bakalım yarın kızların babalarına tepkisi ne olacak; babası prenseslerini büyümüş bulacak mı? Büyük kavuşmaya, inşallah, bir gün kaldı. Gel babası geeel gel :)

19 Şubat 2009 Perşembe







Agular, sesli gülüşler derken, Yağmur'dan değişik tonlamalı, inişli çıkışlı sesler gelmeye başladı; yazıya dökmem mümkün değil. Deniz ise sesini pek kullanmıyor, o daha çok elleriyle meşgul; ritm tutuyor, gel gel yapıyor; dün bir de baktım kulağını kaşıyor! Yağmur'un da el oyunlarıyla pek arası yok, koca elli Yağmur'un.. Hani şarkıdaki gibi değil yani: "Hiçkimsenin, yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur..." Yağmur dönmekten çok keyif alıyor, Deniz ise sırtüstü yatmaktan. Velhasıl kelam, birinin yaptığını diğeri yapmıyor; en azından henüz... İkizsel davranışları merak edenlere duyurulur :)
Bu arada azimle devam eden çekimler sonucunda prenseslerimin gülümseyen pozlarını yakaladım, çok mutluyum :)Babamıza 4. gün hediyesi; 2 gün kaldı babası :)

18 Şubat 2009 Çarşamba

Tabi ki, Yağmur'un dönüşünde gerçeğe yakın bir tat yakalamak için fotoğrafları sıralı versem daha iyi olurdu. Benim de istediğim aslında buydu; umarım bu kez becerebilmişimdir. Hokus pokus, fotolar sıraya girsin!



Belgelerle konuşuyorum!

Bu akşam prenseslerin şöyle güzel,gülümseyen fotoğraflarını çekeyim de, blogda yayınlayım diye düşünmüştüm. Sağolsunlar kendileri bana bu konuda hiç yardımcı olmadılar, hatta bu sayede Deniz hanımın ağlayan bir fotoğrafı oldu elimde! Ama bir de baktım ki, Deniz o durmadan oynadığı elleriyle "geeel gel" yapmıyor mu :) hemen bastım deklanşöre. Ardından Yağmur'dan güzel bir dönüş geldi. Söze gerek yok; işte belgeler!





17 Şubat 2009 Salı


Aslında dün mama sandalyesi muhabbetinden sonra bu fotoğraf iyi giderdi, ama fotoğraf makinesinin pili bittiği için çekememiştik. Bugün de pilimiz vardı, ama bizimkiler nedense deklanşörü görünce gülümsemeyi kestiler! Ehven-i şer, babamıza hasret giderici bir pozumuz olsun bari :)Yağmur'dan sevgilerle...Ya da mama sandalyesinde kaybolan Yağmur'dan sevgilerle :)

16 Şubat 2009 Pazartesi

İyi diyelim, iyi olsun...

Nilsu'nun annesi sormuş ya, "siz nasılsınız?" diye... Bu haftamız 'iyi diyelim, iyi olsun' gibisindendi; ne çok iyi, ne çok kötü... Ama özellikle bugünümü sorarsanız, kötüyüm. Sağolsun dün gece Yağmur ne uyudu, ne uyuttu! Sebebini sorarsanız, bilmiyorum!! Acaba babasını mı özledi :) Dün babamız iş için Danimarka'ya gitti de, bir hafta yok... Gel babası geeel, geeel,gel :)
Bunların dışında, kızlarımızda yeni numaralar var. Mesela, Yağmur sırtüstünden yüzüstüne dönüyor fırıl fırıl, bir de hoşuna gidiyor ki, durdurabilene aşkolsun :) Pek keyifli. Deniz daha ağırdan alıyor herşeyi, bakalım, belki o da haftaya başlar yuvarlanmaya.
Babamız gitmeden mama sandalyelerimizi aldık. Sütüm erken kesildiği için katı gıdalara biraz daha erken başlamıştık ya, e zaten 6. ayımız da yakında doluyor, mama sandalyesi iyi oldu bizim için. Hem de oturma çalışmalarımıza yardımcı oluyor; deri koltuklardan kayıyorlar çünkü :)
Katı gıda demişken, kahvaltı ile, meyve ile aramız pek bir hoş; amma velakin sebze çorbasının lezzet sırrını henüz çözemedik. Kaşık mamaları arttıkça, bizim tembellerin biberon keyfi baltalanıyor tabi... Deniz yine pek sesini çıkarmıyor ama, Yağmur neredeyse kaşığı görür görmez ağlamaya başlıyor :)
Şu saat itibariyle bende gece fobisi başladı, acaba nasıl uyuyacaklar???
Ayrıca babasız 2. gecemiz bu gece... Gel babası geeel, geel, gel...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Babamızın isteği üzerine :)

Bu fotoğraf babamızın en son doğumgünüden bir hatıra. Ben yorgun görünüyorum biraz sanki, ama onlar o kadar güzeller ki :) Sanırım bir revizyona ihtiyacım var... Bakalım, sürpriz...

İzleniyoruz!

Yaşasın! Gerçek bir izleyicimiz var... Nilsu'nun annesini aramızdaki organik(!) bağdan dolayı saymıyorum. Sevgili Güneş, iyi dileklerin için çok teşekkürler, minişine bayıldım, nazar değmesin inşallah :)

Romantizm Rüzgarları


Nereden çıktı bu duygusallık derseniz; 9 Şubat eşimle benim için önemli bir tarih; bugün eşimle "çıkmaya" başlamamızın üzerinden tam 7 yıl geçmiş! Ne iyi yapmışız be sevgili eşim :) sevgiyle, sağlıkla, bir ömür boyu, meleklerimizle... Allah ayırmasın.

Aşkın iki yüzü

Aşk nedir? Bizim için bebeklerimizdir sanırım; gözümüz onlardan başkasını görmediğine göre :) Artık onlar herşeyimiz, herşey onlar için...
Bizim evde aşkın iki yüzü var. Birinci yüzü Deniz... Neden Deniz, çünkü önce o dünyaya geldi. Tatlılar talısı meleğim. Karnımdayken de sakindi, şimdi de öyle. Kibarcıktır, uslucuktur, narincedir o. Zaten şimdiye kadar başına gelenlerden belli: yok boğazında kist, yok besin allerjisi... Kendi de incedir, sesi de. Gülünce gözlerinin taa içi güler, gülmese bile yüzünde hep gülüyormuş gibi bir ifade vardır. Genellikle memnundur halinden, ağlıyorsa uykusu geldiğindendir çoğunlukla.
Aşkın diğer yüzü ise Yağmuurrr... Küçük haydutum, neşelim, uykucum, yaygaracım, enerji küpüm. Bir bağırdı mı ortalık ayağa kalkar. Açlığa tahammülü yoktur; çalar saat gibi mama vaktini haber verir. Gülünce ağzı kulaklarına varır, içten güler kıkır, kıkır. Sıkıntıya da hiç gelemez, yalnızlığa da şirinim benim.
Eğer aşk sizseniz güzel bebeklerim, sevgililer günü hediyemi çoktan aldım ben...

6 Şubat 2009 Cuma

sobelendim!!!

Sağolsun Nilsu'nun biricik annesi beni sobelemiş; blog dünyasında böyle şeyler oluyormuş öğrendik. Ebe olunca saydım ben de "önüm, arkam, sağım, solum, e hani sobe???" Annem annem, ben kimi sobeleyim; çaylak blogger'ı senden başka takip eden var mı acaba? Yine de teamülü bozmayalım. Bizim 161/5. cümlesi Çetin Özbey'in 'Çocuk Eğitiminde Yapılan Hatalar' kitabından:
"Bazı ailelerde kavga ve tartışmanın olmadığı gün yoktur."

Aman diyorum, Allah korusun!

5 Şubat 2009 Perşembe

üçümüz

İkiz annesi olmak...

Efendiiim, hamilelik öğrenildi, müjdeler verildi, yorumlar artarda gelmeye başladı:
- Aaa, kimin tarafında var ikiz?
- Tüp bebek mi yoksa, normal mi???
- Ay süper ya, ben de hep ikiz istemiştim...
- İnşallah biri kız, biri erkek olur. Bir seferde...
- Oh ne güzel işte, bitirdiniz işi...
- Valla çok güzel ama, zordur yaa.. Bir taneye yetişemiyoruz. Hep seni düşünüyorum; Allah kolaylık versin.

Nasıl bir şey ikiz annesi olmak? Daha ilk hamileliğimde iki bebekle anneliğe sağlam bir adım atmanın gururu içindeyim! Önceleri taşıma zorluğundan başka bir sıkıntım yoktu :) Sonraki günler için ise zorluk denklemi herşeyi x2 yapınca çözülüyor. Şöyle ki; tek bebeğe göre:
* bez masrafı ve alt bağlamaya harcanan zaman... x2
* mama masrafı ve yedirmeye harcanan zaman... x2
* giysi masrafı ve giydirmeye harcanan zaman... x2
* ilgi, sevgi, sosyallik ihtiyacına ayrılan zaman... x2
* annenin gece uykusuzluğu... x2
* annenin enerji ihtiyacı... x2
* annenin yorgunluğu... x2
* annenin mutluluğu da mutsuzluğu da ... x2
Allahtan babamız çok yardımcı; samimiyetle söylüyorum( yoksa yazıyı okuyunca kesin bize sitem edecek :)

Bize özel durumlara gelince; sağolsun minnoşlarım ben hiç yalnız kalmayayım diye çoğu zaman sırayla uyurlar, ki bu da kendime ayırabileceğim o bir lokma zamanı minimuma indirir. Mesela şu anda Deniz uyurken, Yağmur kucağımda klavyeye yetişmeye çalışıyor. Yazımı çok zor koşullarda yazıyorum :) Uykuda yaşanan sıra olayı, konu ağlamaya gelince yerini müthiş bir birlikteliğe bırakır, beraber ve solo şarkılarla yurttan sesler korosu şefi sırılsıklam terletinceye kadar konserine devam eder! Yemeğe gelince, aynı anda acıkılır; bu durumda annenin el sayısı aynı anda yedirmeye yetmez; yardım alınır.

Öyle veya böyle, o kadar özel ve güzeller ki, onlar için HERŞEYE DEĞER :)

3 Şubat 2009 Salı

Acemi Blogger

Ben de diyorum bu işte bir iş var; bir önceki yazıyı kaydetmediğim gibi, silmişim üstüne üstlük! Acemilik işte... Hani geçmişe dönecektim ya önce; birden bire 6. aya gelmiş yazılar :) Ne yapalım, yazdıkça öğreneceğiz... O zaman şimdi anlatayım geçenleri; hala aklımda ve gözümün önünde canlı duran anıları...

* 15 Ocak 2008 İlgi Tıp Merkezinden Fatoş Hanımın test sonucumu "hayırlısı olsun" temennisiyle zarfa koyarken "Nasıl yani???" deyişim... hamileliğin algıda zayıflık yarattığına ilk kanıt :)
* Babamızdan saklanan ve bir müjde olması beklenen test sonucunun, babamızın "ispatla" sözü karşısında belge niteliğini kazanması...
* Sadece rutin bir test olması beklenen ikili testin bize ikiz bebek müjdesi vermesi ve hamileliğin yarattığı ilginç tepkilere ikinci örnek, dudaklarımdan dökülen ilk cümle: "Herkes tüp bebek sanacak!"
* Herkesi hayrete düşürecek şekilde büyüyen karnım, heyecanla aylık gelişmelerin internetten ve kitaplardan takip edilmesi,
* "Hesaplasan, ayarlasan bu kadar olmaz!" dedirten sevgili arkadaşlarımızın yakın zamanlı hamilelik haberleri :) anne-babalar arkadaş , kızları arkadaş :)
* Önceden sezilemeyen sezaryen çilesi; ölüyorum sandım!
* Ziyaretler, tebrikler, herkese teşekkürler...
* İki kişiden, birden bire dört kişilik bir aileye dönüşmemiz..
* İlk gülücükler, ilk agular, ilk anlamlı bakışlar, Yağmur'dan ilk inciler:" hede, hede, hedeeeee" :) inşallah videosunu yüklemeyi başarabileceğim; size de izleteceğim...
* İkiz bebek, ama iki farklı bebek... deyim yerindeyse şakır şakır gelen sütümü sona erdirecek kadar ağır bir yorgunluk ama bu kadar kolay tarif edemeyeciğm bir mutluluk.
Darısı tüm isteyenlerin başına...

Önce sağlık

Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve işte 6. ayın ortalarına yaklaştık. Zaman böylesine hızlı akıp giderken yaşanan her andan keyif almak gerek. Tabi ki, herşey her zaman kolay veya arzu edildiği gibi olmuyor, olmayacak da... Hep ilk gülücüğün keyfini, ilk agunun heyecanını yakalayamayız, hayatın kendisi böyle.
Geçtiğimiz ay cimcime Deniz'in boğazında aniden meydan gelen bir kızarıklık, onu takiben meydana gelen şişlik ve apse, ve nihayetinde apsenin ufak bir cerrahi müdahale ile akıtılmasıyla üzüldük. Peki sorun neydi? Yaklaşık ikibin doğumda bir görülen, anne karnındaki gelişim esnasında dil kökü çevresinde oluşan bir kist, "thyroglossal kist" idi Deniz'imin sorunu. Şimdi iyi kendisi çok şükür; ama eninde sonunda ameliyatla alınacak boğazındaki kist. Ne yapalım, yeter ki çaresiz dertlerle karşı karşıya kalmayalım. Bu vesileyle doktorlarımız Prof. Hasan Özkan ve Prof. Feza Akgür'e tekrar teşekkürler :)

Başlarken...

Ha bugün, ha yarın derken "başlıyoruz" dememin üzerinden kaç gün geçmiş!.. Bizim hayatımızı değil de, hayatın bizi yönetmeye başladığı zamanlardan biriydi bu hafta yine. Ama bugün kesin başlıyoruz anlatmaya ve paylaşmaya. Herhalde en iyisi, önce kısa bir geri dönüş yaşamak...